Görüş Bildir

Kalben Haberleri

Kalben ile ilgili tüm haberler, içerikler, galeriler, testler ve videolar Onedio’da. Kalben ile ilgili son dakika haberleri ve gelişmelerini, yeni içerikleri de bu sayfa üzerinden takip edebilirsiniz.

Popüler İçerikler

Uyuşturucudan Gözaltına Alınmıştı: Şarkıcı Kalben’e, Gizlice Videosunu Çekip Para Karşılığı Şantaj Yapmışlar
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube Müdürlüğü’nün operasyonu ile evinde gözaltına alınan şarkıcı Kalben’in ‘arkadaş kurbanı’ olduğu ortaya çıktı. Günaydın’da yer alan habere göre; şarkıcı Kalben’in İtalya’da uyuşturucu kullanırken çekilen fotoğrafları ile şantaja maruz kaldığı sonrasında da bu görüntülerin “Şarkıcı Kalben Sağdıç, uyuşturucu kullanıyor ve çevresine para karşılığı dağıtım yapıyor' denilerek emniyete verildiği ortaya çıktı. İşte detaylar…
Twitter'dan Şikayetçi Olan Binali Yıldırım Konuştu; “Hakkımı Aradım”
AK Parti İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, Twitter’ın kapatılması için değil ‘HırsızaOyYok’ linkinin kaldırılması için mahkemeye başvurduğunu, burada şahsına ve ailesine yönelik ağır hakaretler yer aldığını söyledi.Binali Yıldırım, Ege Bölgesi Sanayi Odası özel meclis toplantısında katıldı, projelerini anlattı. 130 meclis üyesinden sadece 20 üye toplantıya katıldı. Katılımın az olmasının Twitter’ın kapatılmasına tepkiden kaynaklandığı ileri sürüldü. Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, toplantının açılış konuşmasını yaparken Twitter’ın kapatılmasına tepki göstererek, karardan dönülmesini istedi. Yorgancılar, “Birileri bir hata yaptıysa bunu kalben çekmek durumunda ama insanların haberleşme özgürlüğünün elinden alınmasının 2023 hedeflerine uymadığının bir kez daha altını çiziyorum” dedi. Binali Yıldırım, projelerini anlattığı konuşmasına gündeme değinerek başladı. Yıldırım, 11 yıldır yaptığı Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı döneminde Türkiye’yi internet kullanımında Avrupa’nın ilk beş ülkesi içine soktuklarını, geniş bantlı internet, mobil haberleşme dahil daha birçok projeleri olduğunu söyledi. Yıldırım, Twitter’ın kapatılmasını bakanlık döneminde Atatürk’e hakaret içeren videoların Youtube’tan kaldırılmasıyla savundu. Yıldırım bugün de benzer sıkıntının yaşandığını belirterek, şunları söyledi: “Bir Alman şirketi bana akıl verdi ‘Atatürk’e hakaret ediyor diye bunlarla baş edemezsin. Bunlar Atatürk’e ait sesleri ve görüntüleri telif hakları almadan yaptılar’ diye mahkemeye başvur öyle müracaat et’ dedi. Biz de öyle yaptık ve iki saatte kapatıldı. Biz ondan sonuç aldık ve ondan sonra ne oldu? Youtube buraya temsilci tayin etti. Bir şey olursa Youtube’a gidiyorsun gereğini yapıyorlar. Twitter’ın da böyle yüzlerce sahte hesaplar üzerinden hakaret içeren şikayetler var. Yüzlerce şikayet. Nereye TİB’e. Yüzlerce değil ama birkaç tane de mahkeme kararı var. Hakaret iftira her şey var. Bu kararlardan biri de bize ait. 18 Mart’ta çıkan şahsıma ve aileme yönelik ağır suçlamalar var. Açılan sitenin adı da ‘hırsıza oy yok’ diye. Bunlar tefrika gibi yayılmaya devam ederken avukatıma dedim ki ‘Kardeşim buna bir müdahale et. Biz bu iftiralar karşısında suskun mu kalacağız? Hakkımızı aramayacak mıyız? Mahkeme kararında denen şu; Twitter kesmeyi değil ‘hırsıza oy yok’ linkinin kapatılmasını talep ettik. Bugüne kadar cevap vermediler. Sonunda yer sağlayıcılara herhalde kapatma talimatı verildi o tarafını bilmiyorum. TİB de ‘gereğini yapın’ diyor” Binali Yıldırım, söz konusu hesabın ‘özel korumalı’ yapıldığını öğrendiğini belirterek, “Kapatsanız da kapatamıyorsunuz. Özel korumalı bir hesaba dönüştürülmüş. Bütün ne kadar Ak Parti adayları varsa hepsi hakkında iddialar var, suçlamalar var. Necip Kalkan (Karabağlar adayı) hakkında var. Konya, Erzurum belediye başkan adayları var. Dikkat çekici bir şey sadece Ak Parti adayları var” dedi. Binali Yıldırım, mahkeme kararıyla hakkını aradığı görüşünü savunarak, “Bunlar olabilir ama aslı astarı olmayan suçlamalara karşı bir yanlış yaptıysam hakkımı aramaktır. Bu yanlışsa benim diyeceğim bir şey yok. Hakkımı aradım. Eğer suskun kalsaydım bunları kabul etmiş olacaktım. Yapmadım, hakkımı aradım. Bu suçu işleyenler karşılığını vermiyor gereğini yapmıyor yüzlerce mağdur insan var. Gerçek hayatta ne suç ise sanal alemde de aynı şey suçtur. Bunu herkesin bilmesi lazım” diye konuştu. Böyle yasağın sadece Çin’de olduğu söylenerek kendilerinin eleştirildiğini hatırlatan Binali Yıldırım, “ABD Başkanı’na hakaret etsin adamı oradan kaldırıyorlar. Bizi de şey bilmiyoruz sanmasın. Bu başka bir iş. Eğer bu suçlamaları hakaretleri yapan özel korumaya aldıysa, Twitter bu bambaşka bir şeydir. Kapatıyorsun kapatılmıyor. Yazılımla özel koruma altına alınmış. Bu benim istediğim bir şey değil ama kararı başka türlü infaz edemedikleri için, zorunlu olarak başvurdukları bir yöntem” dedi. Hiç bir kurumun suç işleme özgürlüğünün olamayacağını kaydeden Binali Yıldırım, “Adam ülkemizi yok sayıyorsa bu ülkenin erkleri olarak sesimizi yükseltmemiz lazım. Suç işleyenleri kol kanat geriyorlar. Yapılan iş budur. Bu planlı bir harekettir. Ülke bunların organizasyonlarına göre şekillenecekse bu ülkenin çekeceği çok şey vardır. Youtube’tan çok sopa yedim ama dize getirdim. Hakkımızı ararken mağdur olan yüzlerce insanın karşısında bir muhatap var. Biz hakkımızı aradık diye bizi suçluyorlar. Bunu anlamak mümkün değil ne yapalım” diye konuştu. Binali Yıldırım Twitter’da hakkındaki iddialarını da gündeme getirerek, veremeyecek hesabının olmadığını söyledi. Yıldırım, şöyle dedi: “İçinde olmadığımız iddialar var. ‘Bütün gemiler geçerken bakana telefonuyla öncelik vermiş.’ Söylediği gemiler ne gelmiş ne geçmiş. Asılsız astarsız iftiralar. Olur mu? En önemli ‘tersaneler bakanınmış.’, ‘Şu kadar gemisi varmış.’ Seçim üzeri bu kadar ahlaksızca saldırı normal görülemez. Herkes onuruyla şerefiyle yaşar. 11 yıl hizmetimiz var. Bugüne kadar Türkiye’nin yatırım bütçesinin yarısını kullanan bir insanım. Hepsinin hesabını kuruş kuruş veririm vermeye de devam ederim. İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olduk diye bizi böyle ayak oyunlarına yargısız infaza tabi tutanlar asla sonuç alamayacaklar. Bunun hesabını dünyada da veririm ahrette de Yaradan’a bu hesabı veririm.” (DHA)
‘Hiçbir İktidarın Dili Olamayız’
Ekranların Behzat Ç’si Erdal Beşikçioğlu, bugünlerde “Bir Delinin Hatıra Defteri” ile İstanbul’da. Oyundan sonra, merdivenlerde göründüğünde, delikanlının biri önüne atılıyor: ‘Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Abi sen nasıl bir adamsın ya!’Üsküdar Stüdyo Sahne, oyunu bekleyen insanlarla tıklım tıklım. Bazıları şanslı. Satışa sunulduğunda dakikalar içinde tükenen biletlerden alabilmiş. 2008’den beri bu böyle. Diğerleri bir ihtimal, sahnede boş yer kalmasını dileyerek bekliyor. Onların sayısı da hiç az değil.Oyun başlıyor. Yaklaşık 1.5 saatlik, tek perdelik, tek kişilik bir oyun. Tiyatro sanatçısının enstrümanı bedenidir derler. Sahnedeki oyuncu bu ifadenin saf karşılığı. Hareketli vincin üzerinde, Gogol’ün “Bir Delinin Hatıra Defteri” eserini, alın teri sahneye yağarken, tek an soluğu kesilmeden oynuyor.Kalabalık da nefesini tutmuş, 7. sınıf memur Poprişçin’i sistemin nasıl delirttiğini izliyor. Oyun bitince alkış kıyamet.Ama aradan yarım saat geçmesine rağmen kimsenin Stüdyo Sahne’den ayrılacağı yok. Sanatçının yanlarına gelmesini bekliyorlar. Alkışlamak yetmemiş, bir kez de yüz yüze teşekkür etme hevesindeler.Merdivenlerde göründüğünde, delikanlının biri, sanatçının önüne atılıyor. Hayranlık ve içtenlikle “Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Abi sen nasıl bi adamsın ya!” diyor.Gence gülümseyip göz kırpan o abi, Erdal Beşikçioğlu. Bu kez Behzat Ç. değil, Ankara Devlet Tiyatrosu’nun turnedeki oyuncusu olarak seyircilerin arasında.Tüm bunlar olup biterken, kapıda, Devlet Tiyatroları’nı lağvedecek, hükümetin Türkiye Sanat Kurumu Yasa Tasarısı Taslağı’na karşı imza kampanyası var.‘Sistem değişmediği sürece…’‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ klasik bir eser. Ama bugünleri de çok iyi anlatıyor değil mi?Sistemler değişmediği sürece dertler de değişmiyor. Dertler değişmediği zaman, bilmem kaç tarihinde yazılmış bir oyunun bugünde karşılığını bulabiliyorsunuz. Zaten edebiyat böyle bir şey. Şimdi bir de yaşadığımız hikâyeyle, Gogol’ün anlattığı hikâye arasında paralellik kurulunca...‘Gençler sorguluyor’Aslında metaforlarla yüklü ağır bir hiciv. Oyuna gençlerin ilgisi de muazzam. Nasıl değerlendiriyorsunuz bunu?Gençler her şeyi araştırıyor, sorguluyor. İnternet, kitabın yerini almış durumda, okumaya ön ayak oluyor. Biz biraz daha romantik insanlar olduğumuz için, elimizdeki kitapla, onun yazarı tarafından var edilip elle tutulur bir hale geldikten sonraki durumuyla ilgileniyoruz.Ama gençler bilgi açlığına düştükleri için, neredeyse bütün dünyadaki bilgileri emiyorlar. Biz onların yaşlarındayken tek kanal televizyonumuz vardı, üzerinde dantel örtülü. Onlar ceplerindeki telefonlarla her şeye ulaşabiliyorlar. Her ne kadar engellenmeye çalışılsa da bir yolu bulunup o bilgiye ulaşıyor.‘Senaryo inandırıcı değil’Engel demişken, konu mecburen internet yasaklarına geliyor…Başbakan “Bundan 10 yıl önce SSK’de kuyruktaydınız” diyor. 10 yıl önce benim 226 KB’lik bir bilgisayarım vardı. Şimdi dünya bambaşka bir teknolojiye ulaştı. Devletin işletilmesine talip olan bir iktidarın zaten bu değişimin gereğini yapması gerekiyor. Bu çok normal, yapmazsa ayıp.Ama bunun yanında Twitter’ı kapatmaya çalışıyor. Bu hareket çok gülünç. Bir de diyorlar ki yargı gereği kapatmak zorunda kaldık. Böyle bir bahane olabilir mi?Bu senaryoyu kimse beğenmiyor. İnandırıcı bulmuyor. İnandırıcı bulmayınca da bu filmin gişesi olmaz.‘Tedavi görmeli…’Geçende Türk Tabipleri Birliği, Başbakan’ın ruh sağlığından endişe duyduğunu açıkladı. Siz 6 yıla yakın zamandır, sahnede “deli”yi canlandıran biri olarak, nasıl buluyorsunuz ruh halini?3 yıl boyunca Behzat Ç. gibi bir karakteri canlandırdım. 3 yıl boyunca sabahtan gece yarılarına kadar bir rolle beraber yaşamak zorunda kaldım. Her şeyi aynı şekilde kodladığınızda, bir süre sonra kendinizi öyle zannetmeye başlıyorsunuz. Bu büyük bir hastalıktır.On yıllık bir iktidar süresince, hikâyenin böyle geliştiğini düşünürsek, birtakım ruhsal değişiklikler çok normaldir. O da insan. Ama bunun kişi tarafından fark edilip tedavisinin yapılması gerekiyor.Bazen insanlar devlet işletmesine geldiklerini unutabilir. Bunun hatırlatılması gerekiyor. Devlet başka bir şey. Onun işletmesine gelen siyasi iktidarlar başka.Hizmeti görmezden gelmek…Yıllardır biletleri yok satan bir oyunun kahramanı, bir devlet sanatçısı olarak, TÜSAK tasarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?TÜSAK büyük bir saçmalık. İngiltere sistemi diyorlar, ama dünyada en fazla DVD’nin satıldığı ülke İngiltere’dir. Eğitim seviyesi o kadar yukarıda ki. Ben Diyarbakır’da mecburi görevimi yaptığım zaman, Güneydoğu’daki kasabalara, köylere gidiyorduk. Sahneleri yoktu, yemekhanelerde masaları yan yana koyup sahne haline getiriyorduk. Şimdi sistem böyleyken, Devlet Tiyatroları’nın yaptığı hizmeti görmezden gelmek korkunç. Bir de aranızda çalışmayan adamlar var diyorlar.‘TÜSAK büyük bir yalan’‘Bankamatik sanatçıları’ söylemi...Evet, ama o bankamatik sanatçılarını biz yaratmadık. Devlet Tiyatroları kurulduğundan bugüne kadarki hükümetlerin kayırmalarıyla gelen birtakım arkadaşlar eğer oradaysa, bu kurumun problemi değildir. Siyasi iktidar Devlet Tiyatrosu’nun üzerinde hâkimiyet kurduğu sürece bankamatik sanatçıları maalesef oluşacaktır.Siz siyasi iktidarlar olarak elinizi ayağınızı çekeceksiniz ki biz kendi kıstasımızda, kendi entelektüel seviyemizdeki insanlarla beraber sorunlarımızı çözelim.Bir kere olsun tiyatroya gelmemiş bir insanın tiyatronun sıkıntılarını bilmesi mümkün değildir. O yüzden TÜSAK büyük bir yalan, kandırmaca ve umarım bu konuda halk desteğini bizden esirgemez.Sadece bizim için değil, Shakespeare çok önemli bir laf söylemiş: “Bir tek bilgili dost bilgisiz bir kalabalıktan daha önemli olmalı sizin için.” Halkın desteği bunun için gerekli. Güneydoğu için, Doğu Karadeniz için, İç Anadolu için... En azından herkese soru sormasını öğretebilmemiz için gerekli.‘İçeride de oynarım…’İşin bir de repertuvar boyutu var. Malum, genel ahlak kriteri vb. Diyelim “Bir Delinin Hatıra Defteri” uygun bulunmadı, ne yaparsınız?Bedenim kaldırabildiği ölçüde, kendi imkânlarımızla oynarız. Yasaklarlar, ben yine oynamaya devam ederim. Suç işledin derlerse içeride de oynarım. Çünkü benim başka derdim yok.Bir kavram kargaşası var. Bunu yaratan da hükümetin lideri. Sanatçının tanımının yeniden yapılması gerekiyor. Değersizleştirmeye çalıştığı ölçüde hepimizi aynı kefenin içine koyuyor. Bizi niye basitleştiriyorsun? Niye değersizleştiriyorsun? Öyle kolay yetişen insanlar değiliz biz.Geçenlerde çok üzüldüm. Bunları söylediğimiz için ateist olduk biz. Benim nüfus kâğıdımda İslam yazıyor kardeşim! O değerlendirdiğin kitle içindeyim, ama ateist değilim. Bir başbakana bunun için dava açabilir miyim diye çok düşündüm. Belki şimdi burada söylemek bile yeterli: Ben ateist değilim. O senin söylediğin standartlardayım, nüfus kâğıdımda da İslam yazıyor.‘Tiyatroda ısınalım…’Devlet sanatçıları, özel tiyatrolardakiler gibi, kendini halka teslim edemez mi? Bu da bir alternatif olamaz mı?Oyuncular iyiyse tabii ki seyirciyle buluşmaya devam edecekler. Ama bizim amacımız seyircilere 50 lira karşılığında bu işi sunmak değil. Bizim amacımız 5 liraya, 10 liraya sunmak. Kısıtlı bütçesi olan bir insanın evde yakacak odunu yoksa bu gece tiyatroda ısınalım diyebilmesini sağlamak.İkinci Dünya Savaşı sırasında bu yapıldı zaten. Almanya bombalanırken Alman tiyatroları doluydu. Toplu halde ısınabildikleri için... Kalben, ruhen, zihnen ısınmak manasında da söylüyorum bunu.‘Mesleğim gereği…’ Bir tarafta TÜSAK tartışması varken, Ankara’daki Devlet Tiyatroları arazisindeki talan yaşandı. Siz oradaki manzarayı gördünüz, manzara nasıldı?O olay çok korkunç. Bir devlet kurumunun özel bir şirkete karşı yalnız bırakılması korkunç. Teamüllere aykırı. Biz devletin kurumuyuz ve devlet ayakta kaldığı sürece biz de üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yapmakla mükellefiz.Biz hiçbir siyasi iktidarın dili ya da söylemi olamayız. Ben buna inanıyorum, bu inancımı da insan gibi sonuna kadar söylemeye, anlatmaya çalışacağım. Çünkü benim mesleğim bunu gerektiriyor.‘Baba, ben bu ülkeden…’Erdal Beşikçioğlu’yla sohbet ederken, “Geçen gün çok önemli bir şey oldu” diyerek anlatmaya başlıyor. O çok önemli şey, Berkin Elvan’ın ölümünün ardından, 13 yaşındaki kızının eve gelip “Baba, ben bu ülkeden nefret ediyorum” demesi.Sonrasını yine ondan dinleyelim:Kızımla 3 yaşından beri Anıtkabir’e gideriz. Orada olmak, o hikâyeleri anlatmak, Cumhuriyetin ne manaya geldiğini anlatmak...Bütün gelişim sürecinde böyle bir ortamda büyümüş bir genç kız adayı okuldan gelip “Baba, ben bu ülkeden nefret ediyorum” dedi. Neden kızım diye sorduğumda yanıtı “Bu ülkenin başbakanı çocukları öldürüyor” oldu.Bu noktadan sonra beni ilgilendiren ne ayakkabı kutusu, ne yolsuzluklar, ne başka bir şey. 13 yaşında bir kız çocuğu, kalbiyle, ruhuyla hareket edip hayatı sorgulamaya başladığında böyle bir örnekle karşılaşıyor. Bu reva mıdır?Bir çocuk ölmüş. Allah rahmet eylesin demek çok mu zor? Bir ölümü siyasi rant haline getirmek bu kadar basit mi?Benim ailemin içine böyle hastalıklı bir düşünce düşmüşse o zaman ben bir baba olarak sorgulamaya başlarım. Bunu yapmaya bu devlette yaşayan hiç kimsenin hakkı yok. Başbakan’ın bile.Aslı Uluşahin / Cumhuriyet
Daum'dan Anlamlı Veda
Kulüple sözleşmesi dün feshedilen teknik direktör Christoph Daum, 'Bursaspor'da görevimi sonuna kadar devam ettirmek isterdim. Bu kararın alınması benim için kolay olmadı, çünkü her zaman söylediğim bir şey, Türkiye benim ikinci vatanım, Bursa ve Bursaspor da aynı şekilde' dedi.Daum, Bursaspor'a ve kente 'veda' mesajını, AA aracılığıyla verdi. AA ekibini Bursa'daki evinin bahçesinde ağırlayan tecrübeli teknik adam, yeşil-beyazlı kulübe memnuniyetle geldiğini, Bursaspor'u Türkiye'nin en iyi kulüplerinden biri olarak gördüğünü söyledi. Bursaspor'un, Ziraat Türkiye Kupası'nda yarı finale kadar yükselmesinin, dün Galatasaray karşısında elde edilen sonuçtan sonra 'finale çıkabilme ihtimali'nin bulunmasının, yeşil-beyazlı taraftarın, kulübün ve yönetiminin bir başarısı olduğunu vurgulayan Daum, şöyle konuştu: 'Tabii bunun yanı sıra Bursaspor'un yine süper lig puan sıralamasında, beşinciyle olan 3 puanlık, dördüncüyle oylan 5 puanlık parkın olması nedeniyle, sezon sonuna kadar buradan da UEFA Avrupa Ligi'ne gitme şansı bulunduğunu biliyoruz. Tabii ki burada görevimi sonuna kadar devam ettirmek isterdim. Ancak gelişen olaylar, yönetim kuruluyla yapmış olduğumuz değerlendirmeler... Çünkü biz bundan önce önümüzdeki senelerin planlamasını da yapmaya başlamıştık yönetim kuruluyla. Ancak daha sonra bir araya gelip yapmış olduğumuz değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerin olgunlaşması sonucunda böyle bir karar alındı. Benim için her zaman çalıştığım kulüplerde sorumlu bulunduğum taraftarlara karşı, kulübe karşı yönetime karşı sorumluluğum her zaman işin ön planında olandır. Bu kararın alınması benim için kolay olmadı, çünkü her zaman söylediğim bir şey, Türkiye benim ikinci vatanım, Bursa ve Bursaspor da aynı şekilde.' Daum, Bursa'da bulunduğu süre içinde bir ok insana kalben yakınlık hissettiğini belirterek, 'Bu insanlara önümüzdeki dönemlerde hayatta en iyi temenni dileklerimi sunuyor, başarılı olmalarını diliyorum' ifadesini kullandı. 'Körüstan mükemmel insan, mükemmel başkan' Bursaspor'un geleceğiyle ilgili hiçbir endişe taşımadığının altını çizen Daum, 'Çünkü Bursaspor'un, Sayın Başkan Erkan Körüstan'ın yönetiminde emin ellerde olduğunu biliyorum. Bursaspor Kulübü, Erkan Körüstan gibi bir başkana sahip olduğu için bununla gurur duymalı' dedi. Türkçe konuşarak 'Erkan Körüstan mükemmel insan, mükemmel başkan' diyen Daum, şöyle devam etti: 'Tabii ki Bursaspor'da geleceğe yönelik profesyonel anlamda bir altyapıyı oluşturmak adına çalışmak isterdim ama bunun böyle olması mümkün olmadı. Bunun böyle mümkün olmamasıyla birlikte sonuç bu noktaya geldi. Fakat ben her zaman takımdan da düzgün bir şekilde vedalaşıp ayrılacağım, yönetim kurulundan da çalışanlardan da. Medya üzerinden, taraftarlarla da düzgün bir şekilde ayrılmak ve vedalaşmak arzusundayım. Mükemmel atmosfere katkı sağlayan taraftarlara da buradan teşekkür etmek istiyorum. Mükemmel atmosfer her zaman benim aklımın bir köşesinde kalacak. Futbolcular ve tesisteki tüm çalışanlarla birlikte çalıştığım dönemde güzel günler geçirdik. Kendilerine buradan teşekkür ediyorum ve onlar da aklımın bir köşesinde her zaman bir yerleri olacak. Aynı şekilde birlikte çalıştığımız döneMde tüm medya mensubu arkadaşlara, şahsen tanıştığım, tanışamadığım ama maçlar hakkında yorum yapan hiç görmediğim arkadaşlara da buradan teşekkür etmek istiyorum. Aynı şekilde arkadaşlığımızı, kendilerini her zaman o şekilde hatırlayacağımı bildirmek isterim.' Daum, Bursaspor Kulübü'nün, şu an inşası devam eden ve 'Timsah Arena' olarak bilinen yeni stadının bitirilmesiyle sadece Türkiye'de değil Avrupa standartlarında bir imkana kavuşacağını, Avrupa'daki büyük kulüplerle burada mücadele edeceğine inandığını da dile getirdi. Alman teknik adam, sözlerini şöyle tamamladı 'Dünkü Galatasaray maçının sonucuyla birlikte gördük ki Bursaspor, Türkiye liginin önde gelen kulüplerinden, takımlarından. Buradan, canı gönülden Bursaspor'un ikinci maçı da başarılı bir şekilde oynayıp, kupa finaline erişmesini temenni ederim. Oradan da tabii kupayı almalarını arzu ederim. Canı gönülden bunu söylüyorum ve çok daha başarılı günler görmelerini isterim. Tekrar buradan herkese teşekkür ederim.'BURSA - HÜSEYİN YEŞİLKAVAK | AA
Melo'dan Fenerbahçeli Futbolcular İçin Şok Sözler
Galatasaray'ın hırçın futbolcusu Felipe Melo gündemle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Brezilyalı futbolcunun açıklamaları: Roberto Mancini’nin orta sahadaki vazgeçilmezi oldunuz. Bunun sebebi sizin de İtalyan futbolunun mantalitesine yakın olmanız mı? Hangi mantaliteye yakın olduğumun bir önemi yok. Gerçek futbolun ne demek olduğunu bilen hatta futboldan biraz anlayan zaten beni seçer. Çalıştığınız diğer hocalarla kıyaslarsanız Mancini hakkında neler söylersiniz? Kendini İngiltere ve İtalya’da kanıtlamış çok başarılı bir antrenör. Kıyaslama yapmamı isterseniz, yapamam. Çünkü her hoca çalıştırdığı futbolculara kendi taktik ve tekniklerini empoze etmek ister. Hepsinin yöntemi farklı. Formasını giydiğim her takımın hocasının kariyerime ayrı ayrı katkıları oldu. Ancak Türkiye için konuşmak gerekirse Fatih Terim benim için özel bir isim. Türkiye’deki kariyerimi beraber inşa ettik. Gelelim Fenerbahçeli Mehmet Topuz’a... Şampiyonluk kutlamalarına kangal cinsi bir köpek getirdi. Size bir mesaj mı göndermek istedi acaba? Bir futbolcu sahadaki oyunuyla anılmalı. İyi bir futbolcu olduğuma inanıyorum. Kendimi maç esnasında ispat ediyorum. Saha dışında şahsıma yapılmaya çalışılan hakaretler de umurumda değil. Hele ki Fenerbahçeli futbolcuların n’aptıkları beni hiç ilgilendirmiyor. Onları kendi hallerine bırakıyorum. (Sohbet boyunca sakin olan Melo bu cümleleri bir hayli hararetli kurdu.) MELO'DAN FENERBAHÇE SORUSUNA İLGİNÇ CEVAP Brezilyalıların, Dünya Kupası için inşa edilen stat ve harcanan para için yaptığı protestolar hakkında ne düşünüyorsunuz? -Brezilya’da futbolun ne kadar önemli olduğu bilinen bir gerçek. Ancak sağlık ve eğitim koşulları bu kadar kötüyken, insanlar sokakta aç dolaşırken bir stat için bu kadar çok para harcanması halkı isyan ettiriyor. Haklılar. Bu protestolarla uluslararası medyada seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Türkiye’deki bütün özel günlere, bayramlara ve toplumsal olaylara karşı çok duyarlısınız. İtalya ya da İspanya’dayken de böyle miydiniz? İtalya ve İspanya’da özel günler bu kadar önemsenmiyor. Ayrıca Türkler de tıpkı Brezilyalılar gibi birbirlerine çok bağlı. Bu sebepten Türk halkına çok bağlandım. Kendimi onlardan biri gibi hissediyorum. Madem bu kadar özümsediniz neden 3 senedir Türkçe öğrenmiyorsunuz? Çünkü 30 yaşıma gelmeme rağmen İngilizce’yi bile öğrenemedim. Hem kalben aynı duyguları hissetmek, aynı dili konuşmaktan daha önemli. Eşinizi her maç tribünde görüyoruz. Bu nasıl bir aşk? 10 senedir beraberiz. Roberta’yla tanıştığımda çok gençtim ve zor durumdaydım. Evlendikten sonra her şeyi beraber yaptık. Tek bir vücut olduk. Sizi gece gezmelerinde göremememizin sebebi ne? Gece çıkmayı seviyorum ama profesyonel bir futbolcuyum. Haftada 3 kez maç yaptığımız zamanlar oluyor. Uykumu alamazsam eğer antrenmanlarda ve maçlarda başarılı olamam. Ama önümüzdeki haftalarda yaz tatili için Amerika’ya gideceğim. Oradaki gece kulüplerinde beni bol bol görebilirsiniz. Türkiye’de müsait olduğunuz gecelerde ne yapıyorsunuz peki? Evde güzel bir yemek ve şarap eşliğinde ailemle vakit geçiriyorum. Çocuklarımla oynuyorum. Çocuk demişken, 30 yaşındasınız ve 4 çocuğunuz var. Büyük ve mutlu bir aileyiz. Ama artık durmanın vakti geldi. Bundan sonra evimde bir bebek olacaksa o torunum olacak. Oğlunuz Davi de Galatasaray’ın altyapısında oynuyor. Onun futbol kariyerine dair hayalleriniz neler? Çok iyi bir futbolcu olmasını istiyorum. Çok para kazansın bana da para versin. Ne de olsa babasıyım. Onu ben yetiştirdim. (Gülüyor) Gözlük modelleri tasarlayıp, o gözlüklere adınızı verme fikri kimden çıktı? Eşim Roberta’nın tasarıma olan merakı, bu işe girme konusunda beni yüreklendirdi. Daha sonra da Prestij Optik’ten Hakan Fındıkoğlu ile tanıştık ve Felipe Melo gözlüklerini üretmeye karar verdik. Modelleri siz mi tasarladınız yoksa yardım aldınız mı? Gözlüklerin tasarımını Roberta ve Hakan yaptı. Ben de onlara modellik yapıyorum. Adımı ve bedenimi kullanıyorlar yani. (Gülüyor) Bundan önce de sizin adınıza telefon kılıfları ve tişörtler üretildi. Onların tasarımlarını kim yapmıştı? O ürünlerde benim de katkım oldu. Roberta ve diğer tasarımcı arkadaşlarla birlikte ekip olarak çalışmıştık. Galatasaray taraftarları için özel bir şeyler tasarlamak ister misiniz? Şimdilik başlangıç noktasındayım. Onlar için özel şeyler tasarlamayı çok isterim. Ancak adım adım ilerlemek lazım.Peki David Beckham ve Cristiano Ronaldo gibi erkek iç çamaşırı tasarlamayı düşünür müsünüz? Bu konuda düşünmeme bile gerek yok. Vücuduma güveniyorum. Ben de onlar kadar seksiyim. Olmaması için bir sebep yok. Üzerlerinde de pitbull resimleri olur. Kesinlikle, ilk kullanacağım figür o olacak.habertürk
'Erdoğan, Feyzioğlu'nun Gollük Pasını İyi Değerlendirdi'
Bahçeli: Baro Başkanı siyasi terziliğe soyunmuştur. Yüksek yargı organlarının kutlama günleri siyasete ayar verilecek ucuz yerler değildir. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Danıştay'ın 146. Kuruluş yıldönümünde Başbakan Tayyip Erdoğan ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu arasında yaşanan gerginliğe ilişkin, 'Baro Başkanı günün anlam ve önemine uygun hareket etmemiş ve sabırları zorlamıştır. Bu çok açık bir gerçektir. Yüksek yargı organlarının kutlama günleri siyasete ayar verilecek ucuz yerler değildir. Her önüne gelen siyasi terziliğe soyunamaz' dedi. Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli, 'Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde zorda kalan başbakan sessiz kalamamış Barolar Birliği Başkanı'nın gollük pasının iyi değerlendirmiştir' ifadesini kullandı. İşte Bahçeli'nin konuşmasından satırbaşları: Birbirine muhabbet besleyen iki kişinin böylesine kavga etmesi kuşku vericidir. Baro başkanının konuşması Başbakan'ın damarına basmış, aralarını açmış gibi görünüyor.  Kuruluş yıldönümlerinde Barolar birliği başkanı konuşma yapar.  Bu işin doğası gereğidir. Ancak Baro Başkanı Danıştay'daki konuşmasını süre sınır ve kapsam açısından uzun tutup demokratik hakkını istismar etmiştir. Baro Başkanı günün anlam ve önemine uygun hareket etmemiş ve sabırları zorlamıştır. Bu çok açık bir gerçektir. Yüksek yargı organlarının kutlama günleri siyasete ayar verilecek ucuz yerler değildir. Her önüne gelen siyasi terziliğe soyunamaz. Polemik yapamaz yapmamalıdır. Bu itibarla Baro başkanının ucu açık her konuya girip çıkan konuşması alenen kışkırtıcıdır.  Zorda kalan başbakan sessiz kalamamış Barolar Birliği Başkanı'nın gollük pasının iyi değerlendirmiştir.  Sıra Cumhurbaşkanlığına gelince Erdoğan birden bire parlamış ve oturduğu yerden müdahale etmiştir. Neredeyse Barolar Birliği Başkanının üzerine yürümeye teşebbüs etmiştir. AYM'de zedelenen itibarını tekrar kazanmak için kavga moduna geçmiştir. 'Feyzioğlu, Erdoğan'ı tahrik etmiştir' Barolar birliği başkanının kendini beğenmiş tarzı ve provokatif açıklamaları Başbakan'ı tahrik etmiştir. Kısaca söylemek gerekirse Baro Başkanı çalmış Başbakan oynamıştır. Danıştay'da herkes rolünün icabını yapmıştır.  Önceden ayarlanmış önceden çalışılmış ve ana hatları çizilmiş kof ve bayat bir oyunun sahnelenmesinden başka bir şey değildir. Ne var ki bu devletin saygınlığına gölge düşürmüştür.  Biz başbakanın ne kadar tahammülsüz olduğunu gayet iyi biliyoruz. Başkalarına edep uyarısı yaparken kendisinin de edepten ne kadar uzak olduğunu biliyoruz.  Danıştay'daki mizansen ister kurgu olsun ister anlık gelişen bir olay olsun kesinlikle skandaldır kesinlikle sokak jargonuyla söz kesenlerin ayıbıdır. Normal şartlarda Başbakan'ın konuşmayı sessizce dinlemesi gerekirdi. Ağırına giden her hangi bir taraf varsa ya kürsüden indikten sonra kendisine söylemeli yahut yalaka medya vasıtasıyla iletmeliydi.  Ne varki başbakan yüzü kırmızı kesilerek günü lehine çevirmeye yeltenmiştir. Başbakan artık doğrudan müdahale edecek bir psikolojiye sahipse tavsiyemiz sinirlerini kontrol ettirmeli ve istirahate çekilmelidir.  Alo Fatih Alo Mustafa Alo Nermin hatlarıyla bunu zaten bir nebze yapıyor. Etrafına sataşmayı alışkanlık haline getirmesi kendisine zarar verecektir. Kime ve neye hizmet ettiği muamma olan Baro başkanına bu kadar tepki verilmesi danışıklı döğüş olduğu belli olan kavganın foyasını ortaya çıkarmıştır. 'Erdoğan, Cumhurbaşkanı'nın yanında terbiyesizlik etmiştir' Cumhurbaşkanının bulunduğu bir salonda protokol kuralları uygulanır. Evsahibi kim olursa olsun Cumhubaşkanı orada hazırsa herkes buna uygun hareket etmekle mükelleftir. Cumhurbaşkanı bulunduğu salonu terk etmeden devlet ve siyaset adamlarının kalkıp gitmeleri terbiye eksikliğidir. Başbakan'ın ayağa kalkarak sayın Gül'ü dışarıya davet etmesi büyük nezaketsizliktir. Gül'ün bu duruma düşmesi de talihsizliktir.  Başbakanın patron benim mesajı çok açıktır. Sayın Gül ve Genelkurmay başkanının Başbakanın ardından çıkması kendileri adına utanç vericidir.  Başbakan'ın devleti hababam sınıfına çevirmeye ne hakkı vardır. Başbakan sayın Gül'ü neden böylesi bir maskaralığa ortak etmiştir. Sayın Cumhrubaşkanının bu ortamda ne işi vardır. Cumhurbaşkanlığı her maskaralığa göz yumacak bir görev midir? Onun bunun arkasından sürüklenecek kadar etksizi bir makam mıdır? Erdoğan Ali Kıran Başkesen onu takip etse de seve seve iradeleri tutsak edilmiş zavallı bir güruh mudur? Havuz medyası manşetleri' Havuz medyası da manşetlerini Danıştay vakasıyla süslemiştir. Mizansenin bir gün sonrasında AKP borozanlığını sürdüren bazı gazetelerin başlıklarına çok dikkat ediniz. Sabah: One Mİnute Posta: One minute Vatan: One Minute Habertürk: Danıştay'da One Minute Akşam: Cübbeli siyasete one minute... Türkiye: Her darbede yargı başrolde Star: Paralelle iş tutan milletle buluşamaz Takvim: Cübbeli vaiz Yeni Şafak: Edepsizlik Güneş: Edepsizlik Yeni Akit Hem edepsiz hem yalancı Değerli arkadaşlarım Danıştay'daki rezilliğe van minüt demek için insanın zihinsel özürlü olması yeterlidir. Davos'taki sahtekarlığın bir benzeri tekrarlanmak istenmiştir. Çünkü Başbakan'ın buna ihtiyacı vardır. Yıllardan beri Davos'u kullandı. Fakat ortada bir sorun var. Barolar Başkanı Simon Peres, Barolar Birliği de İsrail değil... Yalakalar yeni bir van minüt için emir alsalar da buna inanacak kimse kalmamaıştır. Başbakan'ın işi gücü yalan ve riyadır. Cumhurbaşkanı olmak için her kumpası kurmaktadır. Sanki Türk milleti başbakanın tebasıdır. Sanki Türkiye cumhuriyeti onun babasından kalma çiftliğidir. Sanki Türk vatanı Başbakan'ın kupor arazisidir. Güya edepsizliğe tahammül edemiyormuş. Bunların hepsi boş laf palavradır. Erdoğan haksızlık eden birini arıyorsa içtiği sudan yansıyan simaya bakmalıdır.  Çok cepheli sürdürdüğü husumeti her geçen gün derinleştirmektedir. Başbakan ister Danıştay'da eften püften şekilde boşalsın, isterse Dolmabahçe'de avcuna aldıklarıyla orta oyunu oynasın Cumhurbaşkanlğıı on gömlek büyük gelecektir.  Başbakan artık çırpınma yalvarsan da yakarsan da kızsan da yüz kere van minüt parodisi yazsan da senden bir yol olmaz cumhurbaşkanlığı görevi sana düşmez.  Cumhurbaşkanlığı seçimleri her zaman tartışmalı geçmiştir. Özellikle 1980 öncesi marjinal örnekler yaşandı. 23 Mart 1980'den 11 Eylül 1980'e kadar geçen 5 ay 17 günlük sürede 114 tura rağmen Cumhurbaşkanı seçilememiş sonunda meclisin meşruiyeti sorgulanır hale gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı kimsenin tapulu malı değildir. Emanet ve emirde de olamaz. Bu yüksek makam milletimizin tertemiz sinesinin en canlı timsali ve en hayati temsil mevkiidir. Türk milletinin asırlar süren varlık mücadelesinin süzülmüş ve belirli kurallara dökülmüş halidir. Çankaya Aziz Atatürk'ün millet iradesiyle açtığı zafer sayfalarının sonuç kısmıdır. Bu kutlu mevki bütün Türk vatandaşlarının aynası ve çatısıdır. Çankaya'da ayrımcılık siyasi tarafgirlik etnik ve mezhep yandaşlığı olamaz. Türkiye'nin tüm güzellikleri değerleri tüm algılarımız Cumhurbaşkanlığı şahsında toplanmalı ve kaynaşmalıdır. Kökeni yöresi anasının dili ne olursa olsun Türk milletine mensubiyetten onur duyan iftihar eden aynı vatanda nefes almakta gururlanan herkesin sözcüsü Cumhurbaşkanı olmalıdır. Cumhurbaşkanı azaltan değil çoğaltandır bölen değil birleştirendir. Ayıran değil kucaklayandır. Bir kesimin bir kitlenin değil ezcümle Türk milletinin tamamının hak ve hukukuyla anlam bulandır. Hakkari'de yaşayan Kürt kökenli kardeşlerimizle İstanbul Bayrampaşa'daki Boşnak vatandaşlarımızın ortak paydası Cumhurbaşkanıdır. Cumhurbaşkanı Lice'deki Mehmetin hayalleriyle İzmir Karşıyaka'daki Ahmet'in hedeflerini buluşturan bir makamdır. Manevi el manevi güvencedir. Türk milletinin en saf en temiz en doğal halisane hasletlerinin billurlaşması gereken şahıstır. Gazi Mustafa Kemal'in 2. kez Cumhurbaşkanı seçildikten sonra yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanlığı Türk milletinin faziletini gösterir sözleri de buna atıftır.  Cumhurbaşkanı milli iradenin ortak çatısı ortak yüzü ortak refleksi olsun dedik. Millete bu öneriyi getirdik. Milliyetçi olsun muhafazakar olsun laik olsun demokrat olsun diyerek ortak çatı adayının hangi kriterlere haiz olacağını söyledik. Herkesin benimseyeceği bir Cumhurbaşkanı modelinin tercümanı olduk. Ortak çatı ifadesiyle kavramsallaştırdık. Hamdolsun büyük ölçüde makul bulunmuştur. Milletimiz ortak çatı düşüncesinden fazlasıyla umutlanmıştır. Ortak çatı adayı toplumun her kesimine hitap edendir. Ortak Çatı adayı herkesi bağrına basandır. Fakat hala ortak çatı teklifimizi anlamlandırma zorluğu çekenler var. Şunları açık açık söylemeliyim ki, bizim çağrımız Kandille iştutanlara değil. Bizim çağrımız imralıda nöbet bekleyenlere değil. BOP'a kulluk yapan meymenetsizlere değil. PKK'ya teslim olan buruşmuş zihinlere değildir. Bizim çağrımız bölücülüğe demir atan hainlere değildir. Sefil ve fena emellere sahip kötülere değil. Rüşvete ve yolsuzluğa peştemal bağlayan hırsızlara değildir. Bizim çağrımız büyük Türk milletinin bizatihi kendisine bizatihi ruhunadır. Teklifimizin kaynağı tarihtir. Teklifimizin sütunları kardeşliktir. Özü milli ve manevi değerlerdir. Ortak çatının ana ilkesi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığında anlam bulmuş herkesin birlik ve dayanışma duygusudur. Ortak çatı şarttır. Türkiye'nin yeniden ayağa kalması için cankurtarandır. Kimin hangi partiye oy verdiği mühim değil. Önemli olan millet için devlet için vatan için bayrak için gelecek için bir araya gelebilmek Türkiye'nin kurtuluşunda pay sahibi olmaktır. Allah'ın izni ve rızasıyla Türk milleti asgari müştereklerinden ödün vermediği sürece ortak çatı adayı Çankaya'nın 12. değerli ismi olacaktır. Bizim hedefimiz bunu tesis etmeye yöneliktir. Bu partiler üstü bir arayıştır. MHP olarak buna canı gönülden inanıyor ve aziz milletimize güveniyoruz. Teklifimiz AKP'ye oy veren kardeşlerimizedir. CHP'ye oy vermiş kardeşlerimizedir. DP'den Saadet Partisine, BBP'den diğer siyasi partilere oy ve gönül vermiş kardeşlerimizi kapsamaktadır. Biz tavanda değil tabanda mutabakat arıyoruz. Türk milletinin güçbirliğini umuyoruz. Ortak çatı adayı fikrimiz kamuoyunda konuşulmaya başlandığı andan itibaren Erdoğan ve ısmarlama kalemleri paniklediler. Çamur attılar alaya aldılar. Sulandırmaya çalıştılar. Siyasi anlam taşımıyor sığ ve siyasetsizliğin eseri dediler. Çatı aday girişimini yadırgadım dediler. 9 Maddelik itiraz getirdiler. Üçgen pazarı diyerek manşet attılar. MHP ile CHP'yi yakınlaştırma sürecinde yeni merhale dediler. Teoride doğru pratikte zor dediler. Fantastik diyerek yaftaladılar. Geometrik hesap dediler Çankaya'nın çatısını çökertecek aday dediler. Üçgen Devlet iktidarını temsil ediyor dediler. Elbette yazılanlar bunlarla sınırlı değil: Ağzı olan konuşmuş Teklifimiz ABD menşeli olmadığı için aradıklarını bulamayanlar kendileirni hem ele vermişler yabancı hayranları deşifre olmuştur. 'Taşkafalar çizdiğimiz üçgeni anlayamadı' Türkiye'nin seçmen profilini baz alarak bütünleyici bir aday düşüncemiz birilerini kıvrandırmıştır. Bunların yüreklerine adeta ateş düşmüş ve saldırmışlardır. Yandaş kalemler harıl harıl fitne taşları döşerken Başbakan ve tetikçi sözcüleri durumdan vazife çıkarmışlardır. Çizdiğimiz üçgeni anlamayan taşkafalar bizi pisagora benzetmiş cebirden geometriye geçtiğimizi iddia etmiştir. Fiziken ankarada aklen ve kalben Kandil'de gezen siyasi meftalar yanlışa düştüklerinin en bariz kanıtı olacaklardır.  Erdoğan Afyon'daki konuşmasında bizim ortak çatı değerlendirmemizi diline dolamıştır. Aklınca sulandırmay kalkmıştır. İlk olarak açılış konuşmasında,' Şimdi cebirden ümit kestiler kendilerini geometriye vermişler. Üçgenler çiziyor, İç açılarını dış açılarını topluyorlar. Cetvel pergel gönye sanki seçime değil de LYS'ye hazırlanıyorlar'. Kapanışta da, 'Birileri çıkmış çatı aday diyor. 30 Mart'ta esen rüzgar bunların çatılarını uçurdu. Bunların üstlerinde çatı falan yok. Yeni çatı kuruyorlar.' Doğrudur biz Başbakan'a cebiri zor da olsa öğrettik. Öyle ki Başbakan fazla havaya girmiş 61 hesabını güç bela bulmuş ve siyasi kehanetler yapmıştır. Fakat Başbakan geometrli konusunda haksızlık yapmıştır. Biraz düşünürse geometride kimin usta olduğunu anlar. Erdoğan cetvelden gönyeden pergelden yardım almadan şaheser çizimlere imza atmıştır. Yamuk çizmiş ve yanındaki hırsızların alayını yamultarak içine tıkmıştır. Dikdörtgen görünümlü ayakkabı kutularına para yığmıştır. Paralel çizgiden paralel örgüt çıkarmıştır. Kare şeklindeki odalar soygundan elde ettiği paraları koymuştur. Daire çizmiş karakterindeki köşeleri yuvarlaklaştırmıştır. Doğrudur... Biz üçgen çizdik ortak çatı adayı teklif ettik. Fakat Başbakan yıllardan beri küp üstüne küp çizmiş ve içlerini haram parayla tıka basa doldurmuştur. Yürütmenin aşırmanın geometrik şekillerinde ekol ve okul olmuş ünü sınırları aşmıştır. Erdoğan çatı adayını merakla beklediğini söylemektedir. Sayın Başbakan merakını yakında gidereceğiz. Gün gelecek saklandığın sıkıştığın 17-25 şifreli küplerden seni çıkararak inşallah adalete teslim edeceğiz. T24
Hurşit Tolon Cezaevinden Çıktı
Tolon: 'Zihinlerinde ve gönüllerinde böyle büyük bir kumpasın, böyle bir tertibin, böyle bir katakulinin mağduru olmuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yüzlerce yurtsever, kahraman evladı, aydınlar, yazarlar, düşünürler, öğretim üyeleri, akademisyenler, bu bulunduğumuz yerde yakında göreceksiniz, bir adaletsizlik müzesi olacak olan bu yerde, çok haksızlıklara uğradık.' 'Bu ülkede halen vicdanlı, vicdanında Allah korkusu olan, bağımsız ve adil yargılamayı şiar edinmiş olan yargı mensuplarımız vardır. Onun bir sonucu olarak, ben şimdi burada huzurunuzda bulunuyorum. O yargı mensuplarına, bu gerçeği anlamış ve gecikmiş olan hürriyetimi bahşetmiş olmaları sebebiyle de teşekkürlerimi sunmak zorundayım' Zirve Yayınevi Davası'na bakan Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararı üzerine, eski Ege Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon bu akşam Silivri Cezaevi'nden çıktı. Kararın cezaevine ulaşmasının ardından saat 21.15'te serbest bırakılan Hurşit Tolan, cezaevi kapısından avukatı İlkay Sezer ile birlikte çıktı. Tolon, gazetecilere yaptığı açıklamada, '3 yıl sonra sizinle beraber özgürlüğü teneffüs ediyorum. Elbette söylenecek çok şey var ama kesinlikle belirtmek isterim ki, zihinlerinde ve gönüllerinde böyle büyük bir kumpasın, böyle bir tertibin, böyle bir katakulinin mağduru olmuş olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yüzlerce yurtsever, kahraman evladı, aydınlar, yazarlar, düşünürler, öğretim üyeleri, akademisyenler, bu bulunduğumuz yerde yakında göreceksiniz, bir adaletsizlik müzesi olacak olan bu yerde, çok haksızlıklara uğradık. Bütün bu haksızlıklara, yüce milletimiz vicdanında ve gönlünde hayır dedi. Kar, kış, kıyamet demeden, hiçbir yılgınlık göstermeden Türkiye'nin her yerinden koşup, gelip, bizi burada destekledi. İşte bugün burada, huzurunuzda, daima o gücü, kuvveti veren ve bizim suçsuzluğumuza inanan yüce milletimizin, o vefakar, cefakar yürekli insanlarına da kalben teşekkürlerimi borç biliyorum' dedi. 'VİCDANINDA ALLAH KORKUSU OLAN YARGI MENSUPLARIMIZ VAR...' Hurşit Tolon, 'Pek çok olumsuzluğa, pek çok kötü örneğe rağmen, bu ülkede halen vicdanlı, vicdanında Allah korkusu olan, bağımsız ve adil yargılamayı şiar edinmiş olan yargı mensuplarımız vardır. Onun bir sonucu olarak, ben şimdi burada huzurunuzda bulunuyorum. O yargı mensuplarına, bu gerçeği anlamış ve gecikmiş olan hürriyetimi bahşetmiş olmaları sebebiyle de teşekkürlerimi sunmak zorundayım' dedi. Çağatay KENARLI - İbrahim AKTÜRK / İstanbul DHA
Ortaköy Sinagogu'na Yumurtalı Saldırı
Gazze’ye yönelik başlattığı operasyon sürerken İsrail yönetimine en sert çıkışı yapan Türkiye’de, Yahudilerin ibadethaneleri hedef haline geldi. Son olarak Ortaköy Sinagogu önündeki eylemde ibadethaneye yumurta atıldı.İsrail’in Gazze operasyonunu başlatmasının ardından sinagogları ilk hedef gösteren Yeni Akit Gazetesi oldu. 11 Temmuz’da gazete, “İstanbul’daki sinagog görevlilerinden küstah sözler!” başlığıyla yayımladığı haberinde Aşkenaz Sinagogu’nu hedef aldı. Yeni Akit, “İnsanlıktan nasibini almamış, beyinlerini Siyonizm bürümüş Yahudi din görevlileri” diye tanımladığı sinagog görevlilerinin katliamları desteklediğini, “Türk askeri de, kaşındığı zaman, saldırdığı zaman PKK’nın kafasına vurmuyor mu?” dediğini öne sürdü. Ancak gazete görüştüğünü öne sürdüğü kişi ya da kişilerin ismine haberinde yer vermedi. Bu süreçte Türk Musevi Cemaati 15 Temmuz’da yayınladığı yazılı açıklama ile sivil ölümlerle ilgili üzüntüsünü duyurdu: “Bölgemizde cereyan eden olaylarda, hayatını kaybeden ve yaralanan tüm sivillerin acısını kalben hissetmekte ve derin üzüntü duymaktayız. Barışın ve huzurun bir an önce tesis edilebilmesi için ilgili tarafların ve katkıda bulunabilecek herkesin tüm gayreti bir an evvel göstermesi gerektiği inancında ve beklentisindeyiz. Ayrıca her zaman olduğu gibi bu dönemde de kimlerden gelirse gelsin her türlü ırkçı, ayrımcı söylem ve demeçleri esefle kınıyoruz.” 'İsrail'in şımarıklığını durdurmalı' Fakat bu açıklama sosyal medyada sinagog önlerindeki eylem çağrılarını durdurmadı. Benzeri yönde bir başka çıkış 2010 yılında 1’i ABD vatandaşı 10 Türk’ün hayatını kaybetmesine neden olan Mavi Marmara olayında gemiyi Gazze’ye doğru yola çıkartan İnsani Yardım Vakfı (İHH)’dan geldi. İHH Başkanı Bülent Yıldırım 17 Temmuz’da TVNET'te yaptığı açıklamada Türkiye’deki Yahudi cemaatini İsrail’in operasyonundan sorumlu tuttu: “İsrail'in bu şımarıklığını durduracak tek bir yer var. O da Türkiye'deki Yahudi cemaatidir. İsrail'in parasının çoğu Türkiye'deki Yahudilerindir. Buradan MOSSAD'a devamlı vergi gidiyor. Buradan İsrail'e durmadan asker gidiyor. Bu Yahudi cemaati bir an önce harekete geçip İsrail'in şımarıklığını durdurmalı. Yoksa burada insanların hiç istemediği sonuçlarla karşılaşırız.” Yumurta fırlattılar Yıldırım, eylemlerin İsrail konsolosluğunun yanı sıra sinagogların önüne de yayılabileceğinin ilk işaretini verdi: “İsrail konsolosluğunun önüne de taşıyacağız. Ve hatta çok açık söylüyorum Mescid-i Aksa'nın oraya şu yaştaki, bu yaştaki insanlar giremez diyorlar. Biz de sinagogların önüne insanlar mı yığalım? Şu yaştaki Yahudiler sinagoga girebilir, şu yaştakiler giremez mi diyelim? Ne istiyorlar bunlar?” Sinagogların önünde başlayan eylemlerden yumurtalı saldırıya dönüşeni ise 22 Temmuz akşamı yaşandı. Bir grup Ortaköy Sinagogu önünde buluşarak İsrail karşıtı sloganlar attı. Grup daha sonra sinagoga yumurta fırlattı. Eylemcilere güvenlik güçleri müdahale etmezken, grup daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.CNN Türk
Günün Fotoğrafı
40.000 kereden fazla paylaşılan Günün Fotoğrafı galerimiz için yeni başlık açtık.Eski günün fotoğraflarını görmek için; http://onedio.com/haber/gunun-fotografi-164194 ve http://onedio.com/haber/gunun-fotografi-43470 adreslerini ziyaret edebilirsiniz.
'Aldığım Maaşı Hak Ettiğimi Düşünmüyorum'
Hatay Valiliği'nden Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanan Celalettin Lekesiz, 'Devlet memuriyetine girdiğimden beri devletin verdiği maaşı hak ettiğimi düşünmüyorum' dedi.Valiler Kararnamesi'yle Hatay Valiliği'nden Emniyet Genel Müdürlüğü'ne atanan Mehmet Celalettin Lekesiz, devlet memuriyetine girdiğinden beri devletin verdiği maaşı hak ettiğini düşünmediğini söyledi.Lekesiz, dün Hatay Gazeteciler Cemiyeti'ndeki (HGC) veda ziyaretinde, Anadolu'nun hemen tüm renklerini bünyesinde barındıran ve demokratik bir üslupla bunu bezeyen Hatay'da 5 yıl 3 aydan bu yana kıvançla, gururla görev yaptığını vurguladı.Her oturanın kalkacağını, her gelenin gideceğini ifade eden Lekesiz, şöyle devam etti:'Buraya gelirken de temennimiz sağlıkla gelmek. Geldikten sonra da ne kadar süreyle görev yapacaksak onu sağlık içerisinde icra ettikten sonra sağlıkla dönebilmek, devletimize ve milletimize borcumuz olmadığı konusunda kalben müsterih olarak ayrılmaktı. Her işin bir sonu olduğu gibi buradaki işimizin de bir sonu oldu. Hatay'a ve Hataylılara çok daha fazla şey yapabilirdik. Ama çok içten samimiyetle söylüyorum, bu benim biraz yapım. Bundan önce görev yaptığım yerlerde de bu eksikliği hissettim. Bu biraz şundan kaynaklanıyor, devlet memuriyetine girdiğimden beri devletin verdiği maaşı hak ettiğimi düşünmüyorum. Genel olarak kamu görevlileri, aldıkları maaştan yakınırlar. 365 gün alınan maaşla ilgili değerlendirme yapılmaz. Maaştan yakınılırsa bunun gereği bellidir, iki satır yazılır, istifa edilir. Maaştan yakınma yerine görev yetki ve sorumluluk alanınızla ilgili ne sorumluluk yüklenmişse onu en iyi şekilde kemaliyle yapmak doğru olanıdır. Bu anlamda her görev yaptığım yerden ayrılırken 'devletin bana verdiği kadarını halka hizmet olarak yansıtabildim mi' sorusunu kendi kararımda değerlendirmeye çalıştım.'KONFORUMDAN, RAHATIMDAN, KEYFİMDEN...'Muhtemelen devletin bana verdiği kadarını halka hizmet olarak yansıtamadım, zamanımdan, konforumdan, rahatımdan keyfimden yeterince millete mesai olarak tahsis edip, daha fazla yapabileceğim hizmetleri yapmakta eksik kaldım diye kendi iç dünyamda hep bunun eksikliğini hissetmişimdir. Bu eksikliği, Hatay'da görev yaptığım sürenin sonunda da hissettiğimi söyleyebilirim. Bu, insanın kendi iç dünyasındaki değerlendirmesi.'Kamu yönetiminde inandığı, kabul ettiği değerler bulunduğunu belirten Lekesiz, günlük, bireysel, perakende doğrular yerine kurumsal doğrularla hareket edilmesi gerektiğini, geçmiş yönelimli değil, gelecek yönelimli çalışmaları benimsediğini kaydetti.SURİYE'DEKİ OLAYLARLekesiz, Suriye'deki iç savaşa da değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:'İlk günden itibaren Suriye'de yaşanan olumsuzlukların Hatay'a yansımaması için ben başta olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlar gerekli önlemleri almaya çalıştı. Suriye tarafıyla bizim çok yoğun kültürel, tarihi akrabalık bağlarımız, ilişkilerimiz var. Olana, bitene elbette hem insan olarak hem de yüzyıllardır akrabalık, kültürel ilişkileri olan bir toplum olarak üzülüyoruz. Suriye tarafında bir kutuplaşma söz konusu, bunun ilimize yansımaması fevkalade önemli. Bunu isteyen kişiler oldu mu, oldu, halen olabilir. Bunu isteyen yapılar oldu mu, oldu, halen olabilir. Ben olabilir diyorum, arif olan anlar. Altını çize çize söylemeye çalıştığımız hususlar oldu bu süreç içerisinde. 'Kendi doğrularına hizmet ettiğini zannederken, başkalarının doğrularına hizmet edenler olabilir, lütfen dikkat etsinler' dedik. 'Hatay'ın bir zemin kayması yaşamasını arzu edenler olabilir, hemşehrilerimiz serinkanlılıklarını muhafaza etsinler' dedik. 'Kardeş kavgası çıksın isteyenler olabilir, bu konuda dikkatli olalım' dedik. Sorumlu olduğu mevkiye bakmaksızın, günlük, bireysel ikbal ve istikbal endişesiyle toplumu maalesef yanlış bilgilendirenler oldu, halen bunların olduğunu görüyor ve üzülüyorum. Bunların yanlış olduğunu düşünüyorum. Dedikodularla, söylentilerle devlet idare edilmez.'Lekesiz, Hataylılardan, sevgi, barış ve hoşgörüyü bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da korunmaya çalışılmalarını, bu konuda gerekli özeni göstermelerini istedi.Sosyal, siyasal, toplumsal barışı zedeleyebilecek sözlerden, düşüncelerden, eylemlerden, değerlendirmelerden kaçınılmasında yarar olduğunu belirten Lekesiz, çalışma arkadaşlarıyla mesai kavramı gözetmeksizin mevzuattaki şartları Hatay için yorumlayarak kentin bugününün yarından iyi olması adına mücadele verdiklerini sözlerine ekledi.AA